Popüler Yayınlar

11 Haziran 2019 Salı

24 Saat Zamanın Var

Kendi zamanımızı yönetmek konusunda ne kadar erteleyici olabiliyoruz?” diye hiç düşündünüz mü? Kendimize zaman yaratmak için tüm kesintileri ortadan kaldıramayız ya da sürekli insanlardan uzaklaşarak yaşayamayız ama zaman sınırlıdır. Etrafta yapılmak için sizi bekleyen onlarca şey varken hissettiğiniz kaygının yerini bazı detaylarla doldurabilir ve zamanınızı doğru yöneterek hayatınızdaki stres kaynaklarından birini uzaklaştırabilirsiniz.

Zamanın iyi kullanılması, sürekli çalışmak anlamına gelmez. Yaptığınız şeyin sizin kontrolünüzde olduğu anlamına gelir (kiminle.) bu yüzden Zamanı verimli kullanmak zorundayız.  
Nasıl mı?
Yapabileceğinizin en iyisini yapın ve kendi zamanınızın sorumlusu kendiniz olun.
Her gün 24 saatimiz var ve bu süre gerçekten çok kıymetli. Bunun ne kadarını çocuklarınıza, işinize, eşinize, evinize, arkadaşlarınıza, uykunuza en önemlisi kendinize ayırıyorsunuz.  

Ben kendi zamanımı yönetme konusunda günlük ajanda tutuyorum ve bunu cok uzun zamandır yapıyorum merak eden ya da ilgi duyanlara duyurulur. Sevgiler 🥰

2 Mayıs 2019 Perşembe

Atatürk Sevgisi ve Din Eğitimi

Atatürk Sevgisi ve Din Eğitimi
Şimdi desturumuzu alalım. Başlayalım. Benim her telden arkadasım olduğunu söylememe gerek yok zaten biliyorsunuz. Bi yandan çarşafla örtünmeyi seçen arkadasım varken bi yandan da bu görüşün tamamen zıttı bir giyinme TARZını seven arkadaşlarım var. Tüm arkadaşlarımı bir araya getirsem tek ortak noktaları ben olurum sanırım. Neyse zaman zaman çocuklara Atatürk sevgisinin ve din eğitiminin ne zaman başlanması gerektiği konusunda yol ayrımına girebiliyoruz. Birbirimize saygı duyduğumuz koşulda tartışmanın benim açımdan sakıncası yok. 
Ben ailem ve çevremden sentezledigim bir eğitim metodu uyguluyorum Maya’yı büyütürken. Henüz konuşmaya başlamadan önce hatta anne karnında taşıyorken onunla sesli olarak konuşuyor birlikte şarkılar klasik müzikler dinliyorduk. Ben Mozart dinleterek onun müzik kulagına yön veririm zannederken eğlenmek için Angara’nın Bağlarını seçeceğini bilemezdim tabi :) ya neyse. Konuyu çok uzatmadan asıl TEMA’ma geçiyorum. O dönemlerde sesli dualar be Kitaplar da okuduğum oluyordu. Yaklaşık 6. Aydan sonra biliyorsunuz bebekler kendi dilinde sizinle daha net iletişime geçiyor işte o dönemde de resimlere baktıkça Maya bak bu teyzen bu anne çocukken vs diye gösterirdim. Atatürk resmi ile tanışması o döneme tekabül ediyor yani. Sonra 1,5 yaşındayken Atatürk büstü gördüğünde Anne Atatürk dedi ve inanamadım. Resim ile heykel arasında bağ kurması bana göre çok büyük bir gösteri şöleniydi çünkü Maya bunu söylerken Yanımda bir sürü insan vardı ve çok gururlandım. 
Şimdi gelelim Din eğitimine. Efendim evet bebiş denecek yaşta olan çocuklarımıza soyut kavramları öğretmek zor. Gerek de yok bence. Yemek yemeğe başlarken bismillah diyerek başlayıp Elhamdulillah diyerek bitirsin benim için kafi. Bir de ablamın küçükken bana yaptığı gibi Maya’nın uyku rutinine kitap okuduktan sonra küçük dualar eklemeye başladım. Ben hece hece okuyorum o tekrarlıyor. 1 ay kadar böyle gitti. Oya’yı bekliyorum çok tıkandım ayy Hadi Allahüekber dedim. Ve duraklayıp nefes aldım. Bizimki çatır çatır subhanekeye başladı, inanamadım bekledim amentü diye gidiyor. Eşim de ben de çok şaşırdık bizim akıl küpü 5 tane dua ezberlemiş. Yani bana göre her eğitim önce evde anne kucağında başlar diyorum ve susuyorum. Sevgiler

Mayam’ı Büyütürken

Kamu Spotu:
Arkadaşlar son günlerde o kadar çok sıkıldım ki millete açıklama yapmaktan bu yüzden Maya’nın sayfasının gizliliğini kapattım. Öncelikle Küçüklüğünden başlamak istiyorum Maya 6 aylıkken sıralamayı 13 aylıkken yürümeyi öğrenen bir çocuk. Bu şartlarda daha erken yürümesi gerekirken geç yürüdü yani. yine 8 aylıkken henüz emeklemeden merdiven çıkan, benden görüp kalem isteyip resim karalayan bir çocuk. Her çocuğun gelişimi farklı. ben öğretmen bir anneyim hiçbir zaman çocuğuma hiçbir konuda dayatmaya gitmedim onun hazır bulunuşlugunu gözlemlemeye calıştım. Ben ona yetişmeye çalıştım tam tersi. 1 yaşındaydı kendi bezini islak mendilini getirip anne çiz diyordu bunun akabinde ben hazır olmayı bekledim. Normalde 2,5 yaşında tuvalet eğitimi başlar ama biz 19 aylıkken başladık çünkü Maya zaten hazırdı.

 Herkes evladının huyunu suyunu bilir, kızım çok sosyal bir çocuk ben de onun tercihlerine her zaman saygı duymaya çalışan bir anneyim. 
Maya 10 aylıkken biz temizlik yaparken temizlik bezi isteyip duvarları kadar evi silmiş bir çocuk o dönem biz taşınırken bizimle birlikte koli kapatmayı öğrenen bir çocuk yani çok aktif çok sosyal bir çocuk. 1 yaş dogum gününde kendi konseptini seçmesine izin verdim. Geçen yıl örneğin biberonu bırakıp bardağa geçerken kendi seçtiği daisyli bardakla yola devam edip doğum gününü o konseptte yaptık. Yaklaşık 5 ay önce çikolata müzesini gezerken o kadar çikolatanın içinde Benim alerjim var deyip çok minik bir parça çikolata yiyerek başascının dikkatini iradeli oluşuyla çekip pasta üretim bölümüne giren bir çocuktan bahsediyorum. Orada bizzat yapılışını gördüğü pastayı seçerek 4 yaş konseptini oluşturdu.

Evet şu anda Maya 4 yaşında adı ve soyadının yazılı olduğu bir kağıt gördüğü zaman Aaa anne burda benim adım yazıyor diyerek görsel zekasının çok geliştiğini gösteren bir çocuk. Bunun dışında büyük harflerle yazı gördügü zaman anneciğim bu hangi harf diye soruyor.  Ben de ufaktan sesli harfleri sistematikleştirmeden çalışmasını vermeye başladım bu demek değil ki Maya hemen yazacak okuyacak; belki sizin çocuğunuzdan daha geç okuyacak bilmiyorum ben Mayam neye hazırsa onu vermeye çalışıyorum. Hala eğitim kitapları okumaya devam eden eğitimci bir anne olarak. Onun görsel hafızasının benden çok çok iyi olup 1,5 yaşındaki anılarını hatırlıyor olması beni de evet çok şaşırtıyor ama bir yandan da deli gibi 3 ay boyunca 7/24 bale yapıp bi anda baleyi hayatından çıkarmasına anlam veremesem de saygı duyuyorum.


 Lütfen artık bana akıl vermeyin. Kendinize saklayın.
Ben onun isteklerini karşılamaya çalışan bir yardımcıyım. Bazı konularda yaşıtlarından çok önde olurken bazı konularda yaşıtlarından çok geriden geliyor olması beni hiç bir zaman rahatsız etmiyor yeterki mutlu bir çocuk olsun öğrenmeye her zaman hevesli olsun onun dışında hiçbir gayem hiçbir amacım yok. Sizin de bizim üzerimizden olmasın lütfen. Ayrıca ne yüzümden ne de arkamdan konuşmanız benim hayata bakışımı değiştirmeyecek. Ve açıklama yapmayacağım artık. Sevgilerimle

11 Ocak 2019 Cuma

İÇ HUZURA YOLCULUK


30 Yaşın Bana Getirdikleri
İnsanları çok takan, kendimi düşüncelerimi karşımdakine anlatmaya çalışan, beni anlamadıklarında üzülen bir insandım. Yaş aldıkça ne kadar da gereksiz olduğunu beni ve enerjimi aşağıya çeken  insanlardan uzak durmam gerektiğini öğrendim.
Öğrendim ki; herkesi olduğu gibi kabul etmem gerek. Sakin en güzel günlerime fırtınalar yaratan insanlara karşı duvar örmeyi başarabilince yargılayıcı görüşlerden de uzak durduğumu gördüm. İnsanlarla ne kadar çok özelimi paylaşırsam o kadar çok müdahale etmelerine izin verdiğimi gördüm. Üstelik bu benim hatamdı ve hatamdan ders çıkarabildikçe bu korkunç kombinasyondan kurtulduğumu gördüm. İnsanları hayatımdan çıkartamasam bile onları affedip mesafeli olmayı başarabildikçe sessizce iyileşebildiğimi gördüm. . Eğer beni egolarına alet edip kendiyle çözemediği sorunlarına beni ortak ediyorsa o kişiden nefret etmeden arama mesafe koymam gerektiğini de öğrendim.
Öğrendim ki; kimseyi değiştirmeden yanında mutlu ve huzurlu olabiliyorsam o insanla sonuna kadar devam etmeliyim. Onun acılarına ortak olup onunla daha çok vakit geçirip bazen konuşmadan sadece sarılarak onu rahatlatabildiğimi ve ona iyi geldikçe kendime de iyi geldiğimi öğrendim. Vererek çoğaldığımı öğrendim. Onun kıymetli ve özel olduğunu ona hissederek her fırsatta ona dua ederek güzelleştim
Az İnsan Çok Huzur
Bana enerji vermek yerine benim enerjimi çalan insanlarla çevrilmişim. Benim için faydalı olmayan şeylere öncelik veriyorum. O halde ‘az’ benim için her zaman daha fazla faydalı olduğunu öğrendim. Ve arındım, duruldum, sakinleştim. Yalnız kalmanın dayanılmaz huzuruna kavuştum. Anladım ki ne kadar izin verirsem o kadar çok aldığım ya da alacağım kararları etkilediklerini gördüm.
Sıfır Beklenti Sonsuz Mutluluk
Kimseden bişiy beklemeden kendi işini kendimin yapması gerektiğini öğrendim. En güzel eylemin kendi işimi kendim yapmanın en iyisi olduğunu öğrendim. En yakınının bile kendi özel hayatı olduğunu ve önceliklerinin her zaman ben olmamam gerektiğini öğrendim.
Teslimiyet
En en çok bu son bir buçuk yıldır beni huzura erdiren yegane duygumun aslında Yaradan’a olduğu gibi teslim olmam gerektiğini öğrendim. Teslim olmak insana o kadar çok huzur veriyormuş ki gerçekten hayatın g noktasına bu erdemi koyduğunda hiçbir şey ya da hiç kimse seni çok fazla üzemiyor. Gözyaşlarım anlık aktığında bile vicdan yapıp her şeyin geçici olduğunu benim için doğru ve hayırlı  olanı Rabbim’in benden daha iyi bildiğini düşündükçe iç huzura kavuşuyorum. ARINIYORUM. Ben huzura kavuştukça eşimin, kızımın, ailemin ve çevremin de yanımda huzur bulduğunu görüyorum.
Ne İstediğimi Bilmek
Kendimin ne istediğimi, ne istemediğimi, ne aradığımı, nereye yöneldiğimi çok iyi biliyorum artık. Yaş aldıkça evde ailemle vakit geçirmenin uzun uzun pazar kahvaltılarımızın yerini hiçbir gezi planının ve tatilin yerini tutmayacak kadar keyifli olduğunu öğrendim. Kızımın sağlığının kendiminkinden önde geldiğini, onun rahat uyuması için gerekirse hiç uyumadan onun rahatını bozmadan ayağımın uyuşukluğunu göz ardı edip o anın tadını çıkartmak olduğunu öğrendim.
Minnettar Olmak
Şu an olduğum konuma gelebildiğim için önce Yüce Yaradan’a sonra benim buraya adım adım yaklaşmamı sağlayan tüm insanlara karşı minnettar olmayı ve teşekkür etmeyi gocunmadan özür dileyebilmenin hafifliğinin beni iç huzuruma daha çok yaklaştırdığını öğrendim. Mutlu sakin ve dengeli hayatım için her günüme şükürler olsun. Minnettarım bu yazımı okuyan dostlarıma arkadaşlarıma sevdiklerime ve beni sevmeyenlere de tabi :)



20 Eylül 2017 Çarşamba

Mayam Okullu Oldu, 20.09.17çarş

Okulda İlk Gün
Bahar çiçeğim 29 aylık ve aileden bakacak kimsemiz olmadığı için geçen yıl olduğu gibi ya oyun ablasını evimizde misafir edecektik  ya da kreşe başlatacaktık. Oyun ablasına İstanbul'da güvenmek çok da akıl karı olmadığı için kreşi tercih ettik. O kadar çok seçenek var ki araştırmaya başlayınca görüyor insan, ayrıca kızımdan çok daha küçüklerin bile kreşe gittiğini görünce rahatladım. Şimdiye kadar 7 kreşle görüştüm bunlardan 2 tanesi kurumsaldı. Önceliklerim önceden hijyen ve güvenlikti sadece okulları gezince değişti  ve bunun yanına bir sürü seçenek eklendi. Mayam'ın okulu ve okulun lavabosunu sevmesi çok önemli, öğretmenin hayata pozitif bakmasını ve Mutlu bir insan olmasını, okulun sosyal medyayı kullanmamasını da çok önemsiyorum ve kurumsal olması beni daha çok tatmin edecekti. Sonra 2 kreşle 2. Bir görüşme daha yaptım Mayam'ın öğretmenleri ile tanışmasını ve onun seçmesini tercih ettim. Okul bahçesine girer girmez çok Mutlu ve öğretmeninin hemen kucağına atlaması beni çok mutlu etti ve okulunu seçmiş olduk. Sonra babayla 3. Bir görüşme daha yapıp kayıt oluşturduk. Bugün ilk kez okula başladı. Ben çok tedirgin ve endişeliyim kapıda bekliyorum. Okula ilk kez Veli olarak geliyorum bu kısmı da zormuş gerçekten. Mayam bensiz yemek yiyip uyuyabilecek mi bensiz ağlayacak mı 3 aydır hiç ayrı kalmadık bununla başa çıkabilecek mi diye düşünürken mayam bana göre daha uyumlu çok şükür çok çabuk konsantre oluyor her şeye. İlk gün 1 saat durup alacaktım ama okuldan ayrılmak istemiyor çok enteresan. İlk gün yemeklerini yedi ve öğretmeniyle keyifli vakit geçiriyor. Duygularım o kadar çok karmaşık ki kendimi ifade edemiyorum bir yandan umutluyum ve mutluyum aslında kendi başına bizsiz vakit geçirebiliyor yeni arkadaşlar edinip çok güzel vakit geçiriyor.
2 saat sonunda uykusu geldiği için okuldan aldım ilk günden farklı bir yerde uyanmasını istemedim. Bizim şeker pare gülerek bana koştu ve sonra gidip öğretmenine öpücük verdi. Saçları benim hiç bi Zaman yapamadığım gibi güzelce örülmüş öz bakımı itinayla yapılmış ne yediği ne gibi aktivitelere katıldığı defterine yazılmış halde eve geliyor olmak harika bir duygu. Ki bu kadarını beklemiyordum bile. Bir yandan ilk gün güzel ya 2. Gün de aynı şekilde devam edebilecek mi? Diye endişelenmeden kendimi alamıyorum. Mayam'ı güvenilir ellere mutlu olacağını bilerek bırakmak beni tatmin ediyor hemen olumsuz düşünceleri siliyorum aklımdan

21 Temmuz 2017 Cuma

YOLal

Takıntılı kişiliğin psikolojideki karşılığı; obsesif kompülsif kişilik bozukluğu diye geçer bu benim değil psikologların işidir. İlmine güvenen bir adım öne çıksın. Ben kendimce bir tanım yapmak istiyorum. 
Takıntılı kişilik saplantılı ilişkiler yürüten günümüz teknoloji ve sosyal medyanın hayatımıza aktif girmesiyle daha çabuk anlaşılan bir karekter bozukluğudur. Ara ara karşıma çıkan eskiden çok şey paylaşıp hatta aynı masada yemek yeyip aynı şeylere gülüp aynı şeylere ağladığım o süreçte onun için yapmayacağım şeyin sınırlı hatta yok olduğu bir dost arkadaşken yaptığı hataları görmezden gelip sineye çekerken her şeyin güllük gülistanlık olduğu, yanlışlarını iyice gözüme soktuktan sonra kendimi biraz çektiğimde arkasında çıkan kapkara bir yüzün olduğu arkadaşlıklarda bu kişilik eğilimi sergiliyor. Zaman'la yol verip biraz arayı açıp KESK'in viraj yapmadan acaba diye düşüne düşüne bay bay yaptığım arkadaşlar bunlar. Sağlıcakla kal hadi ben gidiyorum diye vedalaşıp Face den resimlerini kaldırmadan arkadaşlıktan çıkartırım. Eklerse bi daha düşünüp bi daha gözden geçiririm. Baktım olmuyo yine silerim biter gider. 
Ama yok bu kez İg den ekler tamam kabul bi daha bi daha derken olmuyor işte bi hata var gitmiyor. Bu süreçte sürekli ulaşmaya çalışmak merak etmek de nedir anlamıyorum ya neyse. Story den paylaştığın her postu görür ama sayfana asla ne bir beğeni ne bir yorum atmaz. Bildiğin ölü taklidi yapar. Yine silersin bu kez kızının sayfasına dadanır ordan silersin artık engellersin yani bi bakarsın bu sefer başka yollardan sana ulaşmaya çalışır. Bu tarz kişilik problemi olan arkadaşlar çok rica ediyorum benim hayatımı merak etmeyin eğer açıklama yapmadıysam da bu yine sizin iyiliğiniz içindir. Lütfen paşa paşa kendi yolunuza kendi hayatınıza bakınız maziyi bırakınız temiz güzel anılarla anılsın. Yoksa gerçekten adınız duyulmasına bile tahammül edilemeyecek konuma getiriyorsunuz kendinizi yok hiç gerek yok. Rabbim karşınıza benden daha iyi dost arkadaş çıkartsın ki çıkarır da bence. Yol alın YOLAL alım Hadi bayy